BAŞARI İÇİN ÇOK ÇALIŞMAK GEREK.
Evimizde çok anlatılan ve çok sık konuşulan bir konu
hakkında yazı yazmaya karar verdim. Oturduğumuz ev babamın (51 yaşında) amcamın
(36 yaşında) ve abimin (25 yaşında) büyüdüğü ve şimdi de benim büyümeye
çalıştığım ev. Adres aynı, aynı evde 50 yıl geçmiş yani ailem bu evde büyümüş.
Çıkmaz sokak olan sokağın sonu merdiven olup önü tenis kortu
ve deniz olan bir yazlık ev gibiymiş eskiden, şimdide öyle ama pek kimse öyle
denize girmiyor artık. Eskiden herkes birbirini tanırmış babamın anlattığına
göre birbirini tanımayan hiç kimse yokmuş. Babam kapının önünde oynar bisiklete
binermiş.
O zamanlar sadece konuştuğu ama kim olduğunu bilmediği uzun
boylu gözlüklü bir adam varmış bu amca yan apartmanda oturur devamlı arabasına
binmeden önce çocuklarla konuşur toplarına vurur ve bekleyen siyan arabasına
siyah kıyafetli adamlarla biner gidermiş. Gel zaman git zaman babam büyümüş bir
gün saat 06.00 sabahın erken saatlerinde yarışa gitmek için evden çıkmış.
Kapıda bekleyen siyah arabanın yanına geldiğinde
-"Evlat o koca çantayla nereye gidiyorsun" diye
bir ses duymuş. Babam bakmış bu o kalın gözlüklü profesöre benzeyen adam
-"yarışa" demiş babam,
-adam gene sormuş "ne yarışı bu?"
-"Yelken".
Tamam gel biz seni kulübe bırakacağız. Babam binmiş arabaya
ve kulübe bırakmışlar babamı. Artık babam bu amca ile arkadaş olmuş gel zaman
git zaman kapıda karşılaşır konuşur olmuşlar. Bu amca çok mu çok çalışkan çok
mu çok kitap okuyan çok ama çok akıllı bir amcaymış. Çok öğütler vermiş babama
babam daha onaltı yaşında ve internetin olmadığı sadece kütüphane ve
ansiklopedilerin olduğu zamanda yaptığı küçük bir araştırmada kendine
inanamamış.
Evet bu uzun boylu yaşlı amca gerçekten çok çalışkan hatta
Türkiye’deki ilk on öğrenciden biriymiş. Babam çok utanmış çok çekinmiş ama
belli etmemiş hiç kendisine. Kapının önünde gördüğünde her seferinde yanına
gider hatırını sorar elini öpermiş. Anlattığına göre babamın örnek aldığı
insanlardan biriymiş.
Daha sonra babamın arkadaşı Süleyman amcada babam gibi bu
amcanın öğütlerini dinlemeye başlamış sonra Süleyman amca Amerika’ya taşınmış
gitmiş mahalleden. Amerika’da profesör olmuş okumuş. Babam der ki o amca
Süleyman’ın beynine kazıdı okuyacaksın diye.
Babam anlatıyor o sene Cumhurbaşkanlığı yelken yarışı var ve
babam çok sık antreman yapmak için kulübe gidiyor koca çantası boynuna asılı.
Gene bir gün bu amca yolunu kesiyor ve diyor ki ne haber? İyiyim teşekkür
ederim siz nasılsınız? Balkondan seni takip ediyorum fena değilsin ama daha sık
antreman yapman lazım evlat. Babam şaşırıyor nasıl olurda beni takip eder.
Son hafta bu amca babamın yolunu kesip gene anlatmaya
başlıyor bak evlat önce sen inanacaksın eğer sen inanırsan başarırsın eğer sen
inanmazsan zaten o iş olmaz. Simdi sana anlatacaklarım senden biraz büyükken
yaşadığım gerçek. Babama anlattıklarına babam inanamıyor babam şaşkın babam o
günden sonra zaten bu amcanın gerçekten kim olduğunu ve gerçekten çok çalışkan
olduğunu anlıyor.
Neyse babam Cumhurbaşkanlığı yelken yarışında birinci
oluyor. Evet inandığı ve çok hırslı olduğu çok çalıştığı için kazanıyor. Bu
amcanın çok desteği olduğunu sadece birkaç kelimenin bile bir insanın hayatını
değiştirebileceğini bu amcadan öğrendiğini anlatır hep babam.
Şimdi bu amcayı hepiniz merak etmişsinizdir işte bu amca MUSTAFA KEMAL ATATÜRK tarafından Almanya’ya doktorluk okuması için gönderilen bir öğrenci. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK bu çocuğa çektiği telgrafta diyor ki “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz. İmza – MUSTAFA KEMAL” Sizler küçük bir araştırma yapsanız hatta google amcaya sorsanız hemen bulursunuz. Bence bir bakın derim.. Link...
Yorumlar
Yorum Gönder